Hırsızlık ve Rüşvet
|Hırsızlık ve Rüşvet
Bir kimsenin, kendisine ait olmayan bir malı, parayı ya da eşyayı sahibinin izni ve haberi olmadan almasına hırsızlık denir. Hırsızlık, hukuki yönden suç sayıldığı gibi ahlaki yönden de kınanmıştır. Hırsızlık kul hakkını yemektir. Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin…”1
Rüşvet, kişinin hakkı olmadığı hâlde çeşitli imkân ve aracıları kullanarak haksız yollardan amacına ulaşma isteğidir. Hırsızlık, yalnızca kişilere ait bir mal ya da parayı çalmaktan ibaret değildir. Bunun yanında devletin imkânlarını kendi çıkarları için kullanmak, rüşvet almak, alışverişte hile yapmak, suyu ve elektriği kaçak kullanmak, inşaatta malzemeyi ölçülerinden az ve kalitesiz kullanmak da birer hırsızlık çeşididir. Ayrıca bir insanın zamanının ve emeğinin çalınması da bir tür hırsızlıktır.
Peygamberimiz, zekât toplamak için gönderdiği bir memurun, dönüşünde: “Bu sizindir, şu da bana verilen hediyedir.” demesine karşı çıkmış ve “Eğer doğru söylüyorsan (git), anne-babanın evinde otur ve bu hediyeler sana gelsin, görelim.”
buyurmuştur.
Müslim, İmare, 27.
Hırsızlık ve rüşvet mülkiyet hakkının çiğnenmesidir. Haksız kazanç elde ederek insanlar arasındaki güvenin ve sosyal barışın zedelenmesidir. Hırsızlık ve rüşvet toplumdaki adalet ve dayanışmayı ortadan kaldırır. Böyle bir durumda herkes, sahip olduklarının çalınacağı endişesi ile yaşar.
Dinimiz her ne şekilde olursa olsun, başkasının malına el uzatılmasını ve rüşvete başvurulmasını yasaklamıştır. Peygamberimiz rüşvetin kötülüğünü vurgulamış, rüşveti alan ve veren kimsenin aynı suça ortak olduğunu belirtmiştir. Bazı insanların ellerindeki kamuya ait imkânları israf etmeleri, yolsuzluk yapmaları, kurumsal ve şirket sırlarını içeren bilgileri sızdırmaları da bu kapsamda değerlendirilmelidir. Atalarımız, “Hırsızlığın büyüğü küçüğü olmaz.” diyerek en küçük bir şeyin çalınmasını bile hırsızlık saymışlardır.
Hırsızlığı ve rüşveti önlemenin yolu,insanı hırsızlığa ve rüşvete iten sebepleri ortadan kaldırarak yeterli ahlaki eğitimi vermektir.Ayrıca toplumda sosyal adaleti temin etmek,yaygınlaştırmak ve millî gelirin dengeli şekilde dağılmasını sağlamaktır. Bu husustadinimiz; zekât, yardımlaşma, sadaka ve borç verme gibi sosyal güvenliği sağlayıcı ve dengesizliği önleyici tedbirler getirmiştir.
1 Nisâ suresi, 29. ayet.